29 Mayıs 2013 Çarşamba

HİÇ SEVMEKTEN KORKAN BİRİNE AŞIK OLDUN MU?

Yirmili yaşlarının son basamaklarındaydı Zuhal. Bir süredir inzivaya çekilmiş halde sürdürdüğü hayatı arkadaşlarını huzursuz ediyor, onu yaşama katmak için tüm çabaları ise sonuçsuz kalıyordu. Günleri işi ve evi arasında, yalnız, suskun, her şeyden kopuk tükeniyordu...

***

Nihan'ın;
- Yarın akşam sendeyiz, kuzenimi seninle tanıştırmak istiyorum, mazeret kabul edilmez.

diyerek, emrivaki yaptığı davetsiz misafirlik fikri hiç hoşuna gitmemişti Zuhal' in. Sabah market yerine semt pazarından alış-veriş yapabileceğini, biraz olsun memnun kalmadığı bu misafir fikrini de aklından çıkarabileceğini düşünerek evden çıktı.

Baharın gelmesiyle birlikte pazar bile canlanmış, tezgahların üzerindeki konfeksiyon ve mefruşat ürünlerinin canlılığı, sebze-meyve bölümünün renklerini dahi bastırmıştı. Her yer rengarenkti, bu renklilik, içinde kıpırtılara neden oldu, kendini mutlu hissediyordu...

Ta ki... Ta ki perdecinin tezgahına yanaşana kadar... Bir anda tüm sesler susmuş, tüm renkler kaybolmuş sadece minik mor çiçek desenli perde topunda asılı kalmıştı gözleri...

Zaman tünelinde yolculuk yapmışcasına kendini Taşkın'ın evinde buldu. Taşkın elinden tutmuş, onu evin en sevimli ve ferah odasına doğru götürüyordu...

- Süpriz... İstediğim desende perde buldum, bak, ne kadar yakıştı pencereye. İyi ki tavsiyene uyup ölçüleri almıştım, ebatları uygun olunca diktirme eziyetinden de kurtulmuş oldum, nasıl, sende beğendin mi?

Zuhal perdeden ziyade Taşkın'ı izliyordu. Onun çocuksu coşkusu, yüzündeki parıltı her şeye değerdi, kendini ona çeken şeyde bu değil miydi? Taşkın, tanıştıkları günden beri birlikte yaşamaya, evliliğe karşı olduğunu sık sık belirttiği halde burada olmasının izahı ne olabilirdi? Ondan kopamıyordu, kendine "Bir daha görüşmeyeceğim" diye verdiği sözleri tutamıyor, fırsatını bulduğu ilk anda onun yanına koşuyordu... Karşılıksızda değildi bu istek, Taşkın' da her fırsatta onu arıyor, "Neden burada değilsin? Yanımda ol demem mi gerekiyor?" diyordu.

Taşkın'ı zorlamak istemiyordu Zuhal... Kadınlara güvensizliğini aşmak kolay değildi, bazen saatlerce bu çıkmaz tartışmanın içinde buluyorlardı kendilerini. Zuhal' in tüm kadınların aynı kefeye konmasına üzüldüğünü, gururunun incindiğini anlamak istemiyordu. Bir gün yine böyle bir tartışmanın ardından;
- Benimle evlenir misin? demişti.
- Hayır...
diye noktalamış, artık bu konuda konuşmamaya da yemin etmişti Zuhal. İstediği bu değildi... Hırsla, kızgınlıkla, lanet olsun dercesine yapılan evlenme teklifini kim kabul edebilirdi...
Bir kaç gün sonra Taşkın telefonda sitem ediyordu;
- Evlenme teklifi mi geri çevirerek, gururumu kırdığının ve bu teklifin yapıldığı ilk kadın olduğunun farkındasın değil mi?
- Bunları daha sonra konuşsak, şimdi toplantıya girmem gerekiyor, diyerek telefonu kapattı Zuhal.
Birinin sevgisinden emin olup, çelişkilerini, korkularını aşamamak, bu nedenle de mutluluğu kaçırmak bu olmalıydı. Taşkın'ın ona nasıl sarıldığını düşündü, bir annenin çocuğunu içine sokmak istercesine, sıcak, koruyucu, sakınan sarılması gibiydi...Sevmeyen böyle sarılamaz, böyle hissettiremezdi...Ama aşılamadık şeyler vardı... Olmuyordu...

Onu aramamaya karar verdi, aramadı da... Bu davranışıyla Taşkın'ın düşüncelerini teyitler konuma geldiğini de biliyordu, kadın kısmı terk ederdi... Ve bir kadın daha terk etmişti...

Bu terk ediş değildi...Tüm acıtıcılığına karşı onu tercihlerini belirleme adına özgür bırakmaydı, için için umudunu yitirmek istemese de her şey zamana kalmalıydı... Belki bir gün Taşkın'da sebebi anlayacaktı ama henüz değil...

Nihan'ı aradı.
- Biriyle tanışmaya hazır değilim lütfen anla... Kimseye umut vermek istemiyorum, akşam ki görüşmeyi iptal edelim.
- Bu ne kadar sürecek Zuhal. Arayıp, sormayan, peşine düşmeyen birini daha ne kadar bekleyeceksin?
- Bilmiyorum... Keşke diyorum, keşke başka biri için ayrılsaydık, istemediği için olsaydı...Sen hiç sevmekten korkan birine aşık oldun mu Nihan ???






21/05/2008



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Translate